16 Ocak 2007

Bir İntiharin Şafağinda


Gece.Karanlık.Düşünceler dağınık.Hayat yıpranmış.Neresinden tutsan elinde kalıyor.Oturmakla olmuyor.Bir yerlere çıkmalı,birşeyler yapmalı.Hayatı içine düştüğü anlamsızlık çukurundan çıkarmalı.Son bir hareket pahasına,özgürlüğün bedeli ölüm olsada.Yüksek bir yere çıkmak.Mesela bir binanın dördüncü katı.Gece olmalı,kimse olmamalı.Kimse görmemeli.Bu bir şov değil.Bu hayatın ortasına düşen bir not.İki cümle arasında bir sükunet alanı,kısa.Bir yürüyüş en koyu haliyle karanlığa.Dört katlık bir boşluk insan hayatında.Ve bu boşluğu kendini dördüncü kattan aşağı bırakarak doldurabileceğine inanan bir insan.Oysa bilmezmisin ki,boşluklar kendini bırakarak değil yaşayarak doldurulur.
Bir sabah bir intihar haberiyle uyandı bu şehrin insanları.Yazık oldu denildi,üstelik çok gençti,hemde öğretmendi.Oysa ağızdan çıkan her cümle bir intihardı,dördüncü kata ne gerek vardı.Düşünmeden konuşulan her cümle,bilinçsizce yapılan her hareket bir intihar gibi patlar hayatın bir köşesinde.Sonra koyu bir sis tabakası.Her tarafa dağılmış kimlik parçacıkları.Uyku ile uyanıklık arasında bir yerlerdeyim.Bir bu şehirdeki son üç günümü,birde bu şehrin intiharlarını düşünüyorum.İntiharlar arasından sıyrılıp kendime ayırdığım yaşam alanında yaşamak zor ama imkansız değil.Bunun için tutunmaya çalışıyorum bir taraflara,iz bırakarak,inadına...

10 Ocak 2007

İdamin arkasindaki gizli pazarlik bu mu?

( İbrahim Karagül'ün Yeni Şafak gazetesindeki 10.01.2007 tarihli köşe yazısından )

Saddam Hüseyin'in Bayram günü alelacele idam edilmesini sorgularken “Kimler ne tür pazarlıklar içinde?”, “Saddam'ın idamını isteyenler ABD'ye neler taahhüt etti?”, “Son ana kadar neyin pazarlığı devam etti?” diye sormuştum ve çok yakından bunların ortaya çıkacağını söylemiştim.
İdamdan hemen sonra Irak petrol yasasına ilişin bilgileri ortaya çıktı. Petrol şirketlerinin hazırladığı ve bugünkü Bağdat yönetiminin parlamentodan geçirme yükümlülüğü altında bulunduğu tasarıya göre, BP, Shell ve Exxon gibi dev petrol şirketleri ülke petrollerine yasal olarak el koymaya hazırlanıyor. 30 yıllık sözleşme içeren tasarı ile ABD ve İngiltere hem ülkenin petrollerine el koyacak hem de petrol gelirinden Iraklılara kalan çok az bölümü de yakıp yıktıkları ülkenin imarı için yapacakları yatırımla kasalarına akıtacak. Buraya kadar şaşırtıcı bir durum yok. Zaten bu bir talandı, böyle olacağı belliydi, Irak bir anlamda dev bir özelleştirme harekatıydı. Bütün bölgeyi adım adım bu şekilde özelleştirmeye hazırlanmıyorlar mı? Şaşırtıcı olan başka şeyler. Anlatayım.
2007 hem Irak hem de bölge için deprem niteliğinde gelişmelere sahne olacak. Herkes aklını başına alsın. Sünni gruplara karşı ABD, İngiltere, Şii gruplar ve Kürt birliklerle büyük operasyonlar yapılacak.
Başbakan Erdoğan'ın birkaç gündür dile getirmeye çalıştıkları bunlar olmalı. “2007 yılının Irak için bir kader yılı olacağını, Irak'ın petrol kaynakları için tasarrufun hangi istikamette geliştiğinin izlendiğini ifade eden Erdoğan, “Saddam Hüseyin'in idam görüntülerine yönelik tepkiler bizim kaygılarımızı doğrulamıştır. Irak'ta ve Arap dünyasında farklı kutuplaşmalar yaşanıyor. Etnik ve mezhep grupları arasında bir kan davası yaşanmasına izin verilmemeli. Küresel aktörleri birlikte çalışmaya davet ediyorum. Bu travmatik görüntüleri silmek için çok çaba harcanmalı. Irak'taki mezhep grupları bütün uyarılarımızı dikkate almalılar. Irak'ın bölünmesi Kerkük'te oldu bittinin peşinde olanlara bu uyarıyı bugünden sormalıyım. Irak meselesi bizim için AB'den daha öncelikli bir hal aldı” derken bu korkuya işaret ediyor.
Hem Erdoğan'ın sözlerinde hem de MİT Müsteşarı Emre Taner'in çok tartışılan açıklamasında bu korkuya ilişkin çok açık mesajlar var. Hem Erdoğan'ın sözlerinde hem de Taner'in açıklamasına gerekçe gösterilen MİT raporunda Irak petrollerinin geleceğine ilişkin soru işaretlerine yer veriliyor.
Saddam'ın idamı sadece barbarlık görüntüleriyle tartışılacak bir şey değil. Gizli pazarlıkların deşifre edilmesi gerekiyor. Çok şaşırtıcı iddialar var. Şöyle: İdam'la yeni petrol yasası arasında ciddi bir bağlantı var. Yasanın geçirilmesi için Saddam karşılığında Şii grupların desteğinin alındığı, bu çerçevede bir pazarlık yürütüldüğü söyleniyor ve dikkatler Mukdada Sadr grubuna çekiliyor. Sadr grubu Irak parlamentosundan çekildi. Hatta Şii blokla arasının açılması ve Sünnilerle işbirliği ihtimali olduğu belirtiliyor. Böyle bir durumun hem ABD hem de İran için felaket olacağı, işgal güçlerinin petrol hesaplarını en az 30 yıl erteleyeceği, ABD'nin Irak üzerinde denetim kurma şansını tamamen kaybedeceği ifade ediliyor.
Sadr burada kilit önemde bir güç ve Irak'ın geleceğini belirleme kudretine sahip. Sadr-Sünni koalisyonu oluşursa sadece Irak'ta değil bütün Ortadoğu'da ABD için felaketlerin başlayacağı söyleniyor. Söz konusu yasanın çıkarılması için ve bu korku senaryosunu boşa çıkarmak için Saddam'ın Sadr'a verildiği ve idam ettirildiği, karşılığında direnişten uzaklaştırılmaya, özellikle petrol yasasına karşı rezervini geri çekmeye teşvik edildiği hatta bu yönde bir pazarlığın söz konusu olduğu öne sürülüyor. Bunun doğru olup olmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Umarız gelişmeler bizi yanıltır. Yoksa büyük bir hüsran yaşanacak. Sadr grubu boykotuna son verir, parlamentoya dönerse bu pazarlığın doğru olduğu ortaya çıkacak.
O zaman; Sadr grubunu parlamentoya yeniden katmak ve yasayı geçirmek için daha davaları bitmeden Saddam'ın idam edildiğini anlayacağız. Bu durumda Bağdat'taki kukla yönetim güçlenecek ve bütün grupların katılımıyla Sünnilere karşı bir kıyıma girişilebilecek. Kürt birliklerinin Bağdat'a gönderilmesinin nedeni bu olmalı. Bizim beklentimiz Sadr'ın bu küçük hesabın içinde olmaması yönünde. Güçlü Arap vurgusunun bunu engelleyeceğine, belki Sünniler ve Türkmenlerle ortak hareket etmeyi tercih edebileceğine inananlar var.
Suudi Arabistan'ın petrolü on-on beş yıl içinde düşecek ama Irak'ınki hızla artacak. İşletilmeyen rezervleriyle Irak'ın dünyanın ikinci büyük petrol ülkesi olacağı söyleniyor. ABD, 1970'lerdeki petrol sıkıntısını S. Arabistan'la aştı ve 20 yıl kendini güvenceye aldı. Şimdi bu açığı Irakla kapatmayı düşünüyor.
İster petrol yasası olsun ister Irak'ın bölünmesi ya da iç çatışmalar. 2007, sadece Irak için değil, Türkiye için de çok kritik bir yıl olacak. Sanıyoruz Irak'ın yol açtığı kaos, Türkiye'de tam anlamıyla yeni yeni anlaşılıyor. Bu seferki tehlike, öyle kırmızı çizgiler çizip sonra tekrar silmeye benzemeyecek gibi.

02 Ocak 2007

Bir Bayram Sabahindan

Bugün benim efkarım var,gönlüm yaralı.Bir bayram yazısına böyle başlanmaz bilirim.İyi dileklerle,sevgi cümleleriyle başlanır,onu da bilirim.Gel gör ki,gönül yardan ayrıysa kalbinle didişmenin anlamı yok.Mantıklı hareket etmenin hiç anlamı yok.Ağlamak istiyorsan,ağlarsın.Askeri sınırlar içinde geçirdiğim ikinci bayram.Canım sıkkın.Bayramların birlikte olmanın,bir olmanın,aile olmanın,millet olmanın zevkine-fevkine-farkına varılan bir eylem bir kutsanmışlık olduğuna inanan-idrakinde olan bir insan olarak kendimi yalnız hissediyorum.Kişi birey olarak kendi varlığının farkına varır.Bu varlığıyla ailenin içinde yeralır.Aile olmanın bilinciyle de milleti oluşturur.Eğer olmanız gereken yerde yani ailenizin yanında değilseniz bu hayat örgüsünde bir boşluk oluşur.Ve o boşluğu bir alay asker dolduramaz.Siz şu anda bir bayram sabahında ailenizle kahvaltı sofrasında size ayrılan yerde (olmanız gereken yerde) olmanız gerekirken bir masanın başında yazı yazıyor olursunuz.Mavi bir kalem,kareli bir kağıt,elektrikli bir soba ve boş masalar.Arkamdaki pencerelerin perdeleri kapalı,öndekilerin ise açık.Arkana değil önüne bak der gibiler.Arkamda 150 gün,önümde 16.Arkamda 25 yıl,önümde belirsizlik.Bu belirsizlik yaşatıyor bazen insanı.Yarın öleceğini bilen insan bugününü yaşayabilir mi?Belki de bu yüzden yarınlara endeksli yaşıyoruz.Geçmişin değil de,geleceğin izinden gidiyoruz.Sanırım bu durum bir tek bayramlar için geçerli değil.Her ne kadar nice bayramlara temennileri dökülsede dudaklardan.İnsanlar her bayram eski bayramları yadeder,tekrar hatırlar eski günlerine acıyarak bakarken.Böyle vakitlerde mezarlığa gitmek gelir içimden.Giderim.Ayakkabılarımı çıkartır ve bağdaş kurarım bir mezar taşına sırtımı yaslayarak.Mezarda yatan mı,tanımıyorum.Ama en büyük sırdaşımdır o anda.Sessizlikte konuşuruz lisanı halle.O bana kendi aleminden,ben de ona dünyanın halihazır durumundan bahsederim.Sonra sükunet.Derin bir sükunet,iliklerime kadar işleyen,benliğimi saran.Hiç bitmesin istediğim,içinde kaybolduğum.İçinde kendimi bulduğum.Filibeli Ahmet Hilmi Efendinin Amak-ı Hayalindeki Aynalı Baba düşer aklıma.Çevreme bakarım bir umutla.Sonra normal hayatıma dönerim.Mezarlığın dışındaki hayata.Ama daha bir güçlü,daha bir huzurlu.Bir bayramın bana yaşattıkları bunlar.Hangi şartlarda olursa olsun insan bayramın kutsallığına,bereketine inanmalı.Çünkü inancımızdır bizi ayakta tutan.Onu kendi anlamı içinde yaşamalı ve yaşatmalı diye düşünüyorum.Tekrar İbrahim peygamberi ve İsmail peygamberi hatırlamalı.Ve kendini sonsuzluğa adamalı.Bayramınız,bayramımız mübarek olsun inşallah.