Geçmiş yıllarda yazdığım kısa yazılara rastladım kitaplığı karıştırırken.İşte bazı örnekler :
Elif Şafağın Med Cezir Yazıları isimli kitabını okuyorum.Birisi kendisine “kökleriniz buradaysa (kasteddiği Türkiye) siz niçin amerikadasınız.Yok eğer kökleriniz ordaysa romanlarınızda burayı yani Türk kültürünü nasıl bu kadar zengin işleyebiliyorsunuz?”şeklinde bir soru soruyor.Elif Şafakta kendini Tuba ağacına benzetiyor.Kökleri olan fakat kökleri toprakta değil havada olan Tuba ağacına.Ve kökleri havada olanların birbirlerini daha rahat anlayabileceğini ve birlikte daha rahat yaşayabileceklerini söylüyor.Bence yanıldığı bir nokta var.Batı dünyasının kökleri toprakta havada değil.Ancak o toprak onları zehirliyor.Bu zehrin etkisiyle dünya üzerinde sarhoş gibi dolaşıyorlar.Oysa Elif Şafağın toprağı çok daha farklı.Ancak o toprağını anlayamadığı ve özümseyemediği için toprak onu o da toprağı kabul etmiyor.Daha derin düşünürsek,bizim toprağımız tek bir düşüncenin veya unsurun sonucu oluşmamıştır.Türkiyede yaşayan hiçbir insan kendini sadece Türk olarak tanımlayamaz.Çünkü bu ,bu toprağın yapısını tam anlamıyla açıklamaktan uzaktır.Ve siz kendinizi bu şekilde tanımlarsanız bu toprakla bütünleşemezsiniz,ve kökleriniz havada kalır.Bu toprak Müslüman-Türk tanımıyla anlamını kazanır.Bu toprakla bütünleşmek bu birleşimi özümsemekle mümkün olur.Aksi taktirde ömrünüzün sonuna kadar kökleriniz havada kalır.Ve ömrünüzün sonunda toprak sizi içine alır.Duygu ve düşünce dünyanıza fiziksel varlığınızla birlikte gerçekleri gösterir.
Bu yazı son tartışmalardan çok önce sanırım 2005’in sonu veya 2006’nın başlarıydı yazıldığında.Yani elif şafakla alakalı son tartışmalarla uzaktan yakından alakası yok.
-----------------------------------------------------------
İçimden lanet olsunlar geçiyor.Dilimin ucunda isyan sözcükleri.İçimde bir sıkıntı.Bir dağın tepesine çıkıp avazım çıktığı kadar bağırmayalı bir hayli zaman oldu.Bunu çoğu zaman gönül dağından yapıyorum daha doğrusu yapmak zorunda kalıyorum.Haykırışlar içimde yankılanıyor ve yine bana dönerek beni vuruyor.Elimde çevremdeki insanlara ve olaylara karşı tek isyan,boğazımdaki öksürük kaldı.Zevkine vara vara öksürüyorum geceleri.Kusuyorum hayatın kıyısına.Ve bir gün çevremdekileri kusmuğumla boğmayı hayal ediyorum.İnsanı kahreden en büyük sıkıntı hakkı olduğu halde sükut etmesi ve aleyhindeki bütün ithafları kalbine gömmesi.Belki de karşı taraftaki ağır adamın düşünmeden kurduğu cümleyi sindirmeye çalışmak.İşte hayatın girdabı
Bu daha önce çalıştığım yerde yaşadığım bazı sorunlar üzerine yazdığım bir yazıydı.13.06.2005
--------------------------------------------------------------
Gece aşkın alevidir.Uyuyamazsın,oturamazsın,yatamazsın.İçindeki volkan patlamıştır bir kere.Balkona çıkarsın ve yıldızlara bakarsın.Teselli ararsın.Ruhun yıldızlara doğru uçmak ister.Buna rağmen bedeninin dört duvar arasına mahkum olması acı verir.Bütün varlığınla sevgilinin yanında olmak istersin.Sonra bir anda gözlerin dolar.Gecenin üzerine,aşkın üzerine ,tutkunun üzerine yağmak istersin damla damla.Utanırsın ağlayamazsın.Elinden bir şey gelmez.Kahrolursun.Bırakırsın kendini gecenin karanlığına.Ve yalnızlığın yumuşak yastığına başını koyarsın.Hüzün yorganıyla örtünür,aşk vadisinin hayal aleminde kaybolursun.
2003’ün sanırım bir yaz akşamı.
Elif Şafağın Med Cezir Yazıları isimli kitabını okuyorum.Birisi kendisine “kökleriniz buradaysa (kasteddiği Türkiye) siz niçin amerikadasınız.Yok eğer kökleriniz ordaysa romanlarınızda burayı yani Türk kültürünü nasıl bu kadar zengin işleyebiliyorsunuz?”şeklinde bir soru soruyor.Elif Şafakta kendini Tuba ağacına benzetiyor.Kökleri olan fakat kökleri toprakta değil havada olan Tuba ağacına.Ve kökleri havada olanların birbirlerini daha rahat anlayabileceğini ve birlikte daha rahat yaşayabileceklerini söylüyor.Bence yanıldığı bir nokta var.Batı dünyasının kökleri toprakta havada değil.Ancak o toprak onları zehirliyor.Bu zehrin etkisiyle dünya üzerinde sarhoş gibi dolaşıyorlar.Oysa Elif Şafağın toprağı çok daha farklı.Ancak o toprağını anlayamadığı ve özümseyemediği için toprak onu o da toprağı kabul etmiyor.Daha derin düşünürsek,bizim toprağımız tek bir düşüncenin veya unsurun sonucu oluşmamıştır.Türkiyede yaşayan hiçbir insan kendini sadece Türk olarak tanımlayamaz.Çünkü bu ,bu toprağın yapısını tam anlamıyla açıklamaktan uzaktır.Ve siz kendinizi bu şekilde tanımlarsanız bu toprakla bütünleşemezsiniz,ve kökleriniz havada kalır.Bu toprak Müslüman-Türk tanımıyla anlamını kazanır.Bu toprakla bütünleşmek bu birleşimi özümsemekle mümkün olur.Aksi taktirde ömrünüzün sonuna kadar kökleriniz havada kalır.Ve ömrünüzün sonunda toprak sizi içine alır.Duygu ve düşünce dünyanıza fiziksel varlığınızla birlikte gerçekleri gösterir.
Bu yazı son tartışmalardan çok önce sanırım 2005’in sonu veya 2006’nın başlarıydı yazıldığında.Yani elif şafakla alakalı son tartışmalarla uzaktan yakından alakası yok.
-----------------------------------------------------------
İçimden lanet olsunlar geçiyor.Dilimin ucunda isyan sözcükleri.İçimde bir sıkıntı.Bir dağın tepesine çıkıp avazım çıktığı kadar bağırmayalı bir hayli zaman oldu.Bunu çoğu zaman gönül dağından yapıyorum daha doğrusu yapmak zorunda kalıyorum.Haykırışlar içimde yankılanıyor ve yine bana dönerek beni vuruyor.Elimde çevremdeki insanlara ve olaylara karşı tek isyan,boğazımdaki öksürük kaldı.Zevkine vara vara öksürüyorum geceleri.Kusuyorum hayatın kıyısına.Ve bir gün çevremdekileri kusmuğumla boğmayı hayal ediyorum.İnsanı kahreden en büyük sıkıntı hakkı olduğu halde sükut etmesi ve aleyhindeki bütün ithafları kalbine gömmesi.Belki de karşı taraftaki ağır adamın düşünmeden kurduğu cümleyi sindirmeye çalışmak.İşte hayatın girdabı
Bu daha önce çalıştığım yerde yaşadığım bazı sorunlar üzerine yazdığım bir yazıydı.13.06.2005
--------------------------------------------------------------
Gece aşkın alevidir.Uyuyamazsın,oturamazsın,yatamazsın.İçindeki volkan patlamıştır bir kere.Balkona çıkarsın ve yıldızlara bakarsın.Teselli ararsın.Ruhun yıldızlara doğru uçmak ister.Buna rağmen bedeninin dört duvar arasına mahkum olması acı verir.Bütün varlığınla sevgilinin yanında olmak istersin.Sonra bir anda gözlerin dolar.Gecenin üzerine,aşkın üzerine ,tutkunun üzerine yağmak istersin damla damla.Utanırsın ağlayamazsın.Elinden bir şey gelmez.Kahrolursun.Bırakırsın kendini gecenin karanlığına.Ve yalnızlığın yumuşak yastığına başını koyarsın.Hüzün yorganıyla örtünür,aşk vadisinin hayal aleminde kaybolursun.
2003’ün sanırım bir yaz akşamı.